Ağaç Gibi Düşünmek / 0
- berk b.
- 4 Ağu
- 1 dakikada okunur
Bazen bir şey başlar.
Ne olacağını bilmeden.
Ne kadar süreceğini de.
Ama yine de başlarsın.
Çünkü içten içe bilirsin:
Bir şeye dönüşebilir bu.
Neye dönüşeceğini bilmiyorsundur.
Ama dönüşebilir.
Tembellik olmazsa.
“Ağaç Gibi Düşünmek” dediğimiz şey de böyle başladı.
Ne planla, ne bir kampanyayla, ne de büyük bir bütçeyle.
Sadece bir düşünceyle:
Ağaçlara bakıp kendini görmen mümkün mü?
Gönüllü olan insanlara,
hatta 2022 yılından öncesinden beri bizi sessizce takip edenlere
bir davet gönderdik.
“Fikrinizi alabilir miyiz?” dedik.
Karşılıksız.
Hediye gibi.
Ve o insanlar geldiler.
İyi ki tanışmışız.
Bazıları sessiz kaldı.
Bazıları uzun uzun düşündü, bazıları çok eğlendi.
Bazıları ağladı.
Bazıları ise sonra bir şey yaptı.
Mesela onlara verdiğimiz küçük bir akasya parçasını,
nikah davetiyesine dönüştürenler oldu.
Beni nikahlarına davet ettikten sonra şunu söylediler:
“Bu parça bizim yaşam halkamıza çok benziyor!”
İşte o an anladım:
Bu sadece anlatmakla olmaz.
Bu, başkalarının içine sinen bir şey olursa gerçek olur.
Ve galiba bu deneyim böyle büyüyecek.
Böyle yolunu bulacak.
Bu blog da o yolculuğun bir parçası olacak.
Çünkü bazı hikâyeler postlara sığmıyor.
Instagram’da “üç nokta” koyup geçtiğimiz şeylerin bazıları
biraz daha yer istiyor.
Biraz daha sessizlik.
Biraz daha zaman.
Belki de bir başlangıç için,
bir ağaca kulak vermek gerekiyor.
Mesela huş ağacı.
Yangından sonra çıkan ilk ağaçlardan biri.
Toprak hâlâ sıcakken, duman henüz dağılmamışken belirir.
Külleri eşeleyince tohumunu görürsün.
Beyaz gövdesiyle, sanki “Her şey yanmış olabilir, ama yeniden başlayabiliriz.” der.

Kırılgan görünür, ama dayanıklıdır.
Sessiz, amma velakin ısrarcıdır köftehor.
Huş ağacını tanıyınca, insanın aklında şu soru kalır;
Yeni bir şeyin tohumu, belki de hatırladığın yangınlarda saklıdır.
Hiç o toprağı eşelemeyi düşündün mü?
-Berk




Yorumlar